TMMOB Şehir Plancılar Odası tarafından 07.02.2013 tarihinde onaylanan Bodrum Yalıkavak Beldesi 1/25.000 ölçekli çevre düzeni planının iptali sebebiyle Muğla 2.İdare Mahkemesi’nin 2013/702 esasına kayden Bakanlık aleyhine açılan davada ‘dava konusu işlemin iptaline’ karar verildi. Konu ile ilgili karar 23 Aralık’ta tebliğ edildi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Muğla Şubesi Yönetim Kurulu adına İsmet Şahin tarafından konuya ilişkin yazılı bir basın açıklaması yapıldı. Şahin açıklamasında davanın açılma gerekçelerini şöyle sıraladı:
“07.02.2013 tarih ve 2359 sayı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca onaylanan Bodrum-Yalıkavak Beldesi 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının Çevre ve Orman Bakanlığınca 09.03.2011 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Aydın-Muğla-Denizli Çevre Düzeni Planı Revizyonu kararlarına aykırı olduğu, Çevre düzeni planı değişikliğinin; çok önemli deniz ve kara ekosistemleriyle, çok zengin bir orman flora ve fauna, birinci sınıf tarım arazileri, Akdeniz Foku yaşam alanları, yöreye özgü zeytinlikler, mandalina bahçeleri vb. birçok değeri yok edecek alt ölçekli ve birbirinden bağımsız plan onamalarını gündeme getirdiği, plan değişikliğinin gerçekleştirildiği alan büyüklüğünün ve yeni getirilen yoğunluk arttırıcı fonksiyon kararlarının çok geniş bir alanı kapsayacak sonuçlar doğuracağı, arazi kullanım kararlarına, ulaşım ve altyapı sistemlerine doğrudan etki edeceği ve üst ölçekli plan değişikliği kararının, mutlaka daha geniş ölçekte ve hatta plan bütününde değerlendirilmesi gerektiği, Çevre Düzeni Planlarının bölge bazında korunması gereken bölgeleri, ekosistemleri, ekolojik varlıkları gösteren ekolojik amaçlı bir plan olması gerektiği, söz konusu alanların yerleşim alanlarına dönüştürüldüğü, etkileri çok büyük bir alana yayılacak olması muhtemel olan yeni yoğunluk artırıcı fonksiyonlar verilerek kentsel gelişmeyi olumsuz yönde etkileyeceği nedeniyle 26.12.2012 tarihinde onaylanan 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı’nın değişikliğinin de dava konusu olduğu ve sadece eksik tamamlama amaçlı bu planların iptal olması gerektiği, davaya konu planlama alanının; Akdeniz’de Özel Koruma Alanları ve Biyolojik Çeşitliliğe ilişkin Protokol gereğince ‘Önemli Doğa Alanı’ olduğu, sözleşme gereği Önemli Doğa Alanı Bölgesinde yapılacak çalışmalarda ekolojik dengeyi koruyucu duyarlılık gösterilmesi gerektiği ve ‘Sıfır Yok Oluş Alanları’nda, Çekirdek Bölge, Tampon Bölge, Geçiş ve Gelişme Bölgelerinin belirlenmesinin zorunlu olduğu, bölgenin doğal özellikleri gereği turizm bölgesi ilan edilmesinin BERN Sözleşmesi(Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarını Koruma )ne de aykırı olduğu, ‘yabani flora ve faunanın korunmasında, hükümetlerin ulusal amaçlarında ve programlarında dikkate alınması’ gerektiği, kararın, Dünya Kültür ve Tabiat Mirasının Korunması Sözleşmesi’ne de aykırı olduğu, bölgedeki mevcut tesislere su yetmediğinden izinsiz artezyen kuyulardan emniyetli verim haddini aşar su çekilip satılması nedeniyle yarımadada yer altı sularının kıyılardan karaya doğru tuzlanmaya başladığı ve bölgenin yeraltı sularının korunması için tüm yarımadanın DSİ tarafından kapalı bölge ilan edildiği, Büyük golf alanlarının planlara yerleştirilmiş olması ve ucuz turizm anlayışıyla çok fazla insanın bölgeye gelmesi sonucu mevcut su sıkıntısının çok daha fazla artacağı ve bölgeyi kısa zaman sonra susuz bir alana dönüştüreceği, planın Bakanlıkça aylardır onaylanmayı beklerken, bütüncül plandan uzak ve parçacıl olarak sadece bir yerleşmeyi kapsayan, kamu yararı taşımayan tamamen ranta yönelik olarak onaylanmasının mevzuata ve hukuka aykırı olduğu, üst ölçekli plan kararları çerçevesinde Muğla ilinin bütüncül olarak hazırlanan 1/25000 ölçekli çevre düzeni planının onayı beklenirken parçacı bir şekilde Yalıkavak Beldesinin planının onaylandığı, planın yürürlükteki üst ölçekli planla uyumsuz plan kararları ve plan hükümlerinin (emsaller, yapılaşma koşulları, ifraz koşulları vs.) üretildiği gerekçeleriyle bu nedenle planın ilgili mevzuatta ve hukuka ve Plan Yapımına Ait Esaslara Dair Yönetmelik hükümlerinde belirtilen usul ve esaslara, şehircilik ilkelerine ve planlama esaslarına uyulmadığı kamu kurum ve kuruluşlarının olumlu görüşünün alınmadığı ileri sürülerek iptali istemiyle dava açılmıştır.”
İsmet Şahin karara bağlanan davada alınan kararı şu sözlerle özetledi:
“Açılan dava sonucunda Mahkemenin tarihli 2013/702 esas nolu 2015/995 kararı ile; dava konusu Muğla-Bodrum-Yalıkavak Beldesi 1/25000 Ölçekli Çevre Düzeni Planının üst ölçekli plana, imar mevzuatına, planlama tekniklerine, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı soncuna varılarak iptal edilmiştir” dedi.
Muğla 2. İdare Mahkemesi’nin gerekçeli kararında şu ifadeler yer aldı:
“Muğla 2. İdare Mahkemesi bilirkişi raporu taraflara tebliğ edilmiş, davalı idare tarafından arazi kodlanmasının esas jeofizik etüt raporuna yönelik ihtiraz hakkı bulunarak bunun dışındaki itirazlar bilirkişi raporuna kusurlandırıcı nitelikte görülmemiştir. Bu durumda uyuşmazlık konusu 1/25.000 ölçekli planın plan yapımına ait esaslara dair yönetmelik dikkate alınmadan hazırlandığı, tapografya doğal bitki örtüsü, flora ve fauna özelliklerinin korunabilmesi için düşük yoğunlukta da olsa yapılaşma faaliyetlerinden korunması gereken ekolojik tarım alanı olarak yapılaşmaya açıldığı, üst ölçekli planda büyük kentsel yeşil alan olarak planlanan Tilkicik Burnu ve Azmak tepenin güneyindeki alanların dava konusu çevre düzeni planında turizm alanı ve kentsel yerleşme alanı olarak planlanmış bazı alanların dava konusu çevre düzeni planında turizm alanı ve kentsel yerleşme alanı olarak planlandığı, üst ölçekli plana aykırı olarak mera alanı, makilik fundalık alan ve tarım alanı olarak planladığı işlevsel bütünlük gösteren Turizm merkezi sınırının bütününü kapsamadığı ve plan hükümlerinin birbiri ile çeliştiği dikkate alındığında dava konusu 1/25.000 ölçekli planın üst ölçekli plana, imar mevzuatına planlama tekniklerine, şehircilik ilkelerine ve kamu yararına uygun olmadığı sonucuna varılmaktadır. Açıklanan nedenlerle dava konusu işlemin İPTALİNE, aşağıda dökümü yapılan yargılama giderinin ve 750 TL avukatlık ücretinin davalı idareden alınarak davacı tarafa verilmesine ve 30 gün içerisinde Danıştay’a temyiz yolu açık olmak üzere 12.10.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.”