Türkiye Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Koçyiğit, Bodrum’un 21 Temmuz’da yaşanan depremden daha az etkilenmesinin nedeninin ana depreme neden olan kaynağın deniz içinde bulunması ve Bodrum Yarımadasına uzak olması olduğunu ifade etti. Koçyiğit, 21 Temmuz’da yaşanan ana depreme bağlı olarak yakın gelecekte Bodrum’da deprem beklemediğini söyledi.
Türkiye’nin deprem haritasını hazırlayan 3 uzmandan birisi olan Türkiye Deprem Danışma Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ali Koçyiğit, “Bodrum Yarımadası’nın Depremselliği, Deprem Gerçeği ve Deprem Kaynakları” konulu bir konferans verdi. Herodot Kültür Merkezi’nde gerçekleşen konferansı Bodrum Kaymakamı Bekir Yılmaz ve Bodrum Belediye Başkan Yardımcısı Taner Uslu da izledi.
Koçyiğit, Bodrum’da 21 Temmuz’da yaşanan deprem ve ardından devam eden artçı sarsıntılara ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bodrum’un 4’te 3’ünün kaya üzerinde bulunduğunu ve zemin açısından çok şanslı bir yer olduğunu belirten Koçyiğit, şu ifadelere yer verdi:
“21 Temmuz’daki depremden, az katlı yapılar sayesinde Bodrum çok fazla etkilenmedi. Ana depremin kaynağının deniz içinde olması, Bodrum’a çok yakın olmaması ve fayın İstanköy’e doğru eğik olması nedeniyle Bodrum’da bu anlamda olumsuz bir şey yaşanmamıştır. Sadece denizde değil karada da faylar var. Karadaki faylar en fazla 5,5 veya 6 büyüklüğünde deprem yaratabilir. Daha büyük deprem yaratmaz ama onların çok azı etkilenmiş, tetiklenmiş. Ana depreme bağlı olarak, yakın gelecekte bu bölgede daha büyük bir deprem beklemiyoruz. Enerjinin büyük bir kısmı göç etti. Hem ana kaynaktan çıktı hem yakın civardaki faylar onu kullanıp küçük deprem yarattı. Enerji yüzde 90 oranında kullanıldı.”
Slayt üzerinden katılımcılara bilgiler veren Koçyiğit, bölgede zayıf bazı zeminlerin de bulunduğunu bu parseller üzerinde de mikro ölçekte çalışmalar yapılması gerektiğini ifade etti.
“Türkiye’de acil olarak güncel deprem haritası çıkarılmalı”
Bodrum yarımadasının ve çevresindeki bölgenin pek çok fay hattı ile çevrili olduğunu ve bunlardan bazılarının Milas’tan Didim’e uzandığını belirten Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu faylardan bazıları aktif. Bazıları da 21 Temmuz’da aktif hale geldi ve kendilerine özgü ayrı depremler yarattılar. Yani yaşadığımız depremlerin hepsi artçı değildi. Işınsal enerji, Karaada, Yalı ve İçmeler ile Havaalanı bölgesine kadar uzanan ancak bugüne kadar bir deprem yaratacak enerjiye sahip bulunmayan faylara enerji ekledi. Bu sayede yeni depremler üredi.”
Önerilerini de paylaşan Prof. Dr. Ali Koçyiğit, Türkiye’de bireylerin ilk ve orta öğretim düzeyinden itibaren deprem başta olmak üzere tüm doğal afetler konusunda örgün öğretim ve eğitime tabi tutulması gerektiğine işaret etti. Koçyiğit, bu konuda zorunlu derslerin orta öğretim programlarına konulmasını, Türkiye’de acil olarak güncel bir deprem haritası çıkarılmasını ve imar izinleri ile yapılaşmanın bu haritalar dikkate alınarak depreme dayanıklı bölgelerde yoğunlaştırılmasını da sunumunun sonuç bölümünde dile getirdi.