ÇevreGündemManşet

MUÇEP’TEN KALKAVAN’A TEPKİ

Muğla Çevre PlatformundanMuğla Çevre Platformundan (MUÇEP) İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Metin Kalkavan’a tepki.

MUÇEP tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“İMEAK Deniz Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Metin Kalkavan’ın, Bodrum’da denizcilerle yaptığı bir toplantı sırasında Muğla koy ve kıyıları hakkında yaptığı bazı yorumları MUÇEP (Muğla Çevre Platformu)  olarak samimi bulmuyoruz.

Bilindiği gibi  Sayın Metin Kalkavan, Türkiye’nin kıyı ve deniz alanlarını yönetmek için 2017’nin Mayıs ayında bir şirket kurmuştu. Dediğine göre, Bodrum’da birileri tarafından internet ortamına bu şirketi karalayan bir yazı atılmış; bu yazı Datça’ya kadar yayılıp yalan habere dönüşmüş; tüm bu karalamalar  yüzünden de kurdukları şirketin tüm iş ve planları bozuluvermiş.  Evet. Sayın Metin Kalkavan’ın bahsettiği o birileri biziz. Yani, MUÇEP.

Anlattığı olayın esası ise şudur: Muğlalılar olarak ciddi bir tehditle karşı karşıyayız. Belli sayıdaki kıyılarımız zaten MUÇEV adında bir şirket tarafından pazarlanmaktayken, varlık sebebi olan kıyı tahsislerinin hukuksuzluğu yargı tarafından tescillenmiş olan bu şirketi ikame etmek üzere kurulan, Sayın Metin Kalkavan ’ın patronu olduğu DENİZ KIYI VE ÇEVRE YÖNETİM A.Ş, artık belli sayıda değil, tüm kıyılarımızı pazarlayacak.

Ana sözleşmesine bakılırsa, bu şirket sadece Muğla’nın değil; tüm Türkiye’nin kıyı ve deniz alanlarına göz dikmiş gözüküyor. Üstelik bunu küresel finans ve sermaye kuruluşlarıyla beraber yapmak istiyorlar. Büyük oynayacakları belli. Tekerlerine çomak soktuysak, ne âlâ. “Bizi götürücü yerine koydular, çok büyük bir sosyal proje heba edildi.” demek, boşuna günah keçisi aramaktır. Devlet ile kurdukları ilişki bozulmuşsa eğer; bunun müsebbibi muhakkak kendileridir. Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanan şirket sözleşmesini okusun herkes. Kuruluş sermayeleri 5 milyon TL.’dir!

Şirket sözleşmesinde ‘Amaç’ladıkları ‘Sosyal’ işlere bakılırsa, bu işlerin bu sermayeyle yapılamayacağı besbellidir. Öyle olunca da, değirmenin suyunun hepimizin/kamunun ortak varlığı olan kıyılarımızın mal-meta olarak sermayeye dönüştürülmesinden geleceğini anlamak için kâhin olmaya gerek yok. Türkiye’de sermayenin, ortak varlıklarımızın devlet desteğiyle talan edilmesiyle biriktirildiği ve bunun vahşice yapıldığı sır değil. Devletle kurdukları ilişkinin bozulması, gizli saklı yaptıkları işlerden MUÇEP’in kamuoyunu bilgilendirmesinden değil; bu ‘devlet desteği’nin nasıl, nereye kadar olacağı konusundaki anlaşmazlıktan çıkmış olmalıdır…

Şimdi gelelim konunun özüne; DENİZ KIYI VE ÇEVRE YÖNETİM A.Ş.’nin sicil gazetesinde yayınlanan ana sözleşmesinde yazan amaç maddelerinden biri şöyledir: “Ülkemizin doğal koy ve kıyılarının korunması, kullanılması, temizlik ve bakımı, atıkların toplanması amacıyla bilimsel, akılcı, koruyucu bir yönetim sistemi kurmak ve işletmek…Yönetimini yaptığı bölgelerde plaj, turistik tesis ,iskele, konaklama ve günübirlik tesis vb. yapmak; bu yerleri kiraya vermek, bu yerler için projeler üretmek; uhdesindeki menkul, g.menkulleri, işletmeleri, iştirakleri vb. kiraya vermek, işletmek; yurtdışı ortaklıklar kurmak, krediler almak, şubeler açmak, İMEAK-DTO ile işbirliği yapmak, dernek ve vakıflar kurmak…”

Metnin ilk cümlesini okuyunca, aklımıza öncelikle, bir kamu yönetimi görevi olarak kıyı yönetiminin esasını tanımlayan bir mevzuat metni geliyor. Ama, aslında bu bir ticari girişimin, bir şirketin ana sözleşmesi ve bu şözleşmenin içeriği aleni biçimde kıyı yönetiminin ticarete konu edildiğini göstermektedir. Para kazanılmayan ticaret olmayacağına göre!..

DENİZ KIYI VE ÇEVRE YÖNETİM A.Ş.’nin ne yapmak istediği gayet açık. Sözleşmelerinde yeralan deniz kirliliğini önleyici hizmet niteliğindeki kutsal amaçlarını şirket kurmadan da gerçekleştirebilirler. Biz yurttaşlar bu hizmetlerini alkışlarız; hatta yardım bile ederiz. Ama, bu işin ticaret olduğunu, devletten 3 yıl süreli 32 milyon TL’lik hizmet işi aldıklarını söyleyerek gerçeği ifşa ve itiraf etmişler zaten.  

Başka bir  şirket yetkilisi de şöyle demiş; “Devlet, Muğla’daki 12 adet  koruma alanı, plaj ve kıyıyı temizlememiz için ihalesiz olarak bize verdi. Projeyi kucağımızda bulmuş olduk. Dünyanın heryerinde bu işler böyle yürüyor zaten. Deniz temizleme işlerini özel şirketler yapıyor artık. Ancak, birileri malı götürüyormuşuz gibi haber yayınca,  son anda bu küçük olay tüm işi bozdu.  Devlet ağız değiştirdi; bakanlık sözleşmeden  vazgeçip  ihalesiz olmaz dedi.”

DENİZ KIYI VE ÇEVRE YÖNETİM A.Ş.’nin dedikleri biz yurttaşları, MUÇEP’i bağlamaz, ilgilendirmez, ikna etmez. Anayasal hak olarak tanınmış kıyıları kullanma hakkımıza el koyup, bize parayla satma projesinin ikna edici bir yanı da yok! Asıl amaçlarının kıyılarımızı talan etmede ayrıcalıklı bir şirket olmak, tekel konumuna gelmek olduğu açıkça belli.  

Şirket yöneticilerinin, “biz kıyılarımızı sivil toplum örgütleriyle birlikte yönetmek istiyoruz, ancak önce devletle anlaşmak istedik; onun için gizli saklı yaptık” minvalindeki sözleri de tam bir yalandır. Madem öyleydi; her şey açık olduktan sonra, şimdi yaptığınız toplantıya neden sivil toplum örgütlerini de davet etmediniz peki? Ya da sizin ‘sivil toplum’dan anladığınız; üç-beş sermayedardan oluşanlar ve onların temsil edildiği örgütler midir? Yaptığınız işten, bırakın belediye ve yurttaş örgütlerini, DTO Bodrum Şubesi’ni bile haberdar etmiyorken, hangi sivil toplum örgütleriyle birlikte yönetmekten söz ediyorsunuz?

Son yıllarda Muğla’nın koy ve kıyılarının turizm-ticari maksatlı kullanılmasının yönetimini yapan MUÇEV adındaki şirket (MUÇEV Turizm Ticaret Ltd. Şti.), adının vakıf gibi gösterilmesine bakılmasın, ticari bir şirkettir ve işini doğru dürüst yapmamaktadır. Sahilleri kiraya verdikleri işletmeciler, özel mülk sahibiymiş gibi davranıyor. Anayasaya aykırı biçimde kamusal alanlardan halkın geçişini bile engelliyorlar. Denizin içine yapılmış yığınla turizm tesisi var. Kıyıya yakın özel mülk sahiplerinin denizden yararlanmasını bile yasaklıyorlar. Biz kıyıları kiraladık, buradan geçemezsin davranışları yüzünden açılmış sayısız dava var…Uygulamada gördük ki, özelleştirmeci, yap-işletçi anlayış, halka da doğal varlıklarımıza da zarar veriyor. Öte yandan, arzu edilen maksat da hasıl olmamış. Koy ve kıyıların rezil yönetimi devlete ciddi gelir getirse bari! O da yok…Bu yaşanan gerçeklerin farkında olan bürokratlar, belli ki şimdi yeniden İMEAK-DTO’yu devreye sokmak istiyor. Koy ve kıyıların ticari olarak profesyonel biçimde yönetilmesi ve kullanılması isteniyor. Yerli ve milli sermaye üzerinden ve işbirliği ile küresel sermayeyi çekmek, bu işe sokmak istiyorlar. GSMH, Milli Gelir, Cari Açık, Merkez Bankası döviz rezervleri  gibi gerçekler var arka planda.

Bodrum DTO’nın 2015’de yayınladığı rakamlar ortada. Ege ve Akdeniz’de, Baba Burnu’ndan Faselis’e kadar 239 adet koy var ve bunların 100’e yakını kirletilmiş; gerisi ise risk altında. Risk altında olan koyların çoğu da Muğla’da.

Biliyoruz ki, deniz ve kıyı kirlenmesinde teknelerin, gemilerin vb. payı % 10 bile değildir. İMEAK- DTO bu %10’luk kirletmenin peşine düşsün. DENİZ KIYI VE ÇEVRE YÖNETİM A.Ş. gibi şirketler yurttaşa masal anlatmasın. Kendi üyelerini eğitmekle meşgul olsun; kıyı ve koylarımızın pazarlanmasıyla  değil.

DENİZ KIYI VE ÇEVRE YÖNETİM A.Ş., doğal varlıklarımızın özelleştirilmesi, sermayeye dönüştürülmesi sürecinde aktif rol oynamak, ortaya çıkacak ranttan aslan payını almak istiyor. Senaryonun, asıl projenin farkındayız. Yıllardır süren bütünleşik kıyı alanları yönetim planı çalışması tamamlanıp, kıyılarımızın korunmasına ve kullanılmasına ilişkin temel veriler ve stratejik hedefler belirlenip, bunlar her düzeydeki mekânsal planda somutlaşmadan ortaya çıkan ‘biz yönetelim’ talebi, olsa olsa, kıyılarda yaratılan ranttan biz de payımızı alalım talebidir.

Kirliliğin asıl nedeni kara kaynaklıdır.  Plansız, denetimsiz, yoğun yapılaşma kıyı ve deniz alanlarımıza aşırı yük bindirmiştir. Deniz ve kara biyo-çeşitliliğimiz yapılaşma, kirletme gibi insan faaliyetleri yüzünden risk altındadır. Koruma kullanma dengesinin safsata olduğunu artık herkes anlamalıdır. Tabiatı mevduata-sermayeye çevirmek isteyen her türlü girişime karşıyız. Kıyıların yönetiminde yerel yönetimleri ve sivil toplum örgütlerini dışlayan her girişim, bir kötü yönetim örneği olmaya mahkumdur. Anayasa’da ve Kıyı Kanunu’nda yer alan kıyıların herkesin kullanımına açık olduğu temel ilkesini dikkate almayan her girişim, hukuk dışı ve kamunun ortak menfaatlerine karşı bir girişim olacaktır.MUÇEP (Muğla Çevre Platformu) olarak; MUÇEV LTD. ŞTİ., DENİZ KIYI VE ÇEVRE YÖNETİM A.Ş., gibi şirketlerin kıyılarımızı temelde kâr kaynağı olarak gören faaliyetlerini takibe alacağımızı, yanlış iş ve işlemlerine karşı idari-adli her türlü mücadeleyi yürüteceğimizi, kamuoyunun bilmesini isteriz.”

Editör

Sitemizin ilgili kategorilerinde yer almasını istediğiniz haberleri aşağıdaki mail adresi aracılığı ile bize bildirebilirsiniz. (bodrumtime.net@gmail.com)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu