
2016 Aralık ayında, Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından “Doğal Sit Alanlarının Ekolojik Temelli Bilimsel Araştırma Projesi” diye bir çalışma ile doğanın yağmalanmasını yasallaştıracak bir girişime karşı; Muğla’nın ilçelerinden doğaya, çevreye duyarlı 75 kişinin katılımı ile kurulan Muğla Çevre Platformu kuruldu. O günden bu yana çeşitli ilçelerde periyodik toplantılar yapan MUÇEP’in 36. Genel Meclisi, bu kez 19/20 Nisan 2025 tarihinde Bodrum Muçep Meclisi’nin ev sahipliğinde gerçekleşiyor.
Ülkemiz çevre savunusu tarihi, 1965’li yıllarda Nükleer Santral karşıtı hareketlerle başlayıp, 1980 askeri darbesi sonrası oluşturulan hükümetlerin serbest piyasacı sermaye yanlısı uygulamaları ve Turizmi Teşvik Kanunu ile yeni bir döneme girdi.
Anılan Kanun tüm kıyı kentlerini turizme açmak bahanesi ile beton lobisine teslimin ilk adımı olarak, kıyı yağmasının ve sermayeye sunulmasının, doğal ve tarihi alanların imara açılarak bir takım kişi ve şirketlere sermaye transferinin temellerini attı.
1990’larda vahşi madenciliğin bir örneği olan Eurogold şirketinin siyanürlü altın madenciliği yapmasına verilen izine karşı, büyük Bergama direnişi tarihe geçti. İdari yargının bağımsız olduğu bu tarihlerde mahkemeler ders niteliğinde kararlar alabilmekteydi. Bergama için de 1994 yılında “altın madenciliğinde kamu yararı yoktur” kararı verildi. Ancak, siyasi irade bugün de olduğu gibi yargı kararını yok sayarak, Bakanlar Kurulu kararı ile bu korkunç talanı devam ettirdi.
Aynı yöntem Muğla Yatağan termik santral için de uygulanarak, Danıştayın 1995 tarihli kapatma kararı ve AİHM kararları uygulanmadı.
Son 20 yılda yerel, evrensel hukuk çiğnenerek, ekolojik yıkımı kolaylaştıracak tüm mevzuat değişiklikleri yapılarak dünyanın en bereketli topraklarına ve eski tarihine sahip olan ülkemiz coğrafyası, cennetten cehenneme dönüştü. Dağlar peynir gibi dilimlendi, ormanlar vahşi madencilikle ölüm çukuruna dönüştü, ova, mera, tarla nerdeyse haritadan silindi, bütün Karadeniz dereleri HES’lerle kurutuldu, altın-bakır-gümüş madenciliği felaketlere yol açtı.
Ülkemiz kırsalının maden şirketlerine, kıyılarının beton lobilerine teslimi politikası hız kesmeden sürmekte.
Her ne kadar coğrafya insanın kaderi denilse de, aslında coğrafyanın kaderini orada yaşayanlar, daha doğrusu yönetici sınıflar belirliyor. Bu nedenle doğa-yaşam savunuculuğu eş zamanlı olarak demokratik –hukuk devleti mücadelesinden geçmekte.
Elbette Muğla bölgesi de bu yıkımdan ziyadesiyle payını aldı, alıyor.
Bunun bilinciyle kurulan bir yerel çevre örgütlenmesi olan MUÇEP başlangıçta, 2016 yılında Çevre Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan doğal sit alanlarının tanımlarının değiştirilerek, Koruma Derecelerinin zayıflatılması, doğal, tarihi koruma alanlarının yapılaşmaya açılması tehdidine karşı kuruldu. Tüm yasal, toplumsal mücadeleye rağmen çoklukla maalesef Bakanlığın hedeflediği sit alanlarının imara açılması ardı ardına gerçekleşti.
Muğla’nın diğer pek çok ilçesinde kurulan meclisler gibi, Bodrum Meclisi de 2019 yılında yapılandı.
Bodrum Yarımadası’nın imar rantı nedeni ile, beton lobisinin gözde merkezlerinden olduğu biliniyor.
Pina yarımadası yağması, Usuluk Tabiat Parkı’nın yok edilmesi, sayısız kıyı, koy işgali, Aspat faciası en bilinen ve ekokırım sayılabilecek uygulamalar maalesef.
Uzun yıllardır süren Kissebükü-Adalıyalı’yı koruma mücadelesi, 2019 da açılan davaların kazanılması sonrasında bu yıl tekrar bakanın şirketi ile gündemde. Bakanın kendi kendine yaptığı tahsisler, baştan sona haksız, hukuksuzluk tüm Meclisin ve kamuoyunun bildiği şeyler.
Yine Türkbükü -Cennet Koy’un Cengiz Holding’e, Kızılağaç zeytinliklerinin imar oyunlarıyla arsa olarak Kalyon Holding’e tahsisi, dahası bu talana Bodrum Belediye Başkanlığı’nın ve meclisinin açık desteği kabul edilemez.
Yine bölgenin en bakir koylarından Gerenkuyu’da davası derdest Limak Otel projesi, Kumbahçe Liman projesi, Tilkicik Koyu yat limanı projesi, devam eden Turgutreis Sahil Güvenlik inşaatı, Gündoğan denizinin nerdeyse yarısına kadar hafriyatla dolu olması, çarpık yapılaşma ve betonun yarımadayı bir ısı adası haline getirmesi, çöp sorunu, alt yapı sorunları, yarımadanın antikçağdan kalma yeşil kalbinin üzerine bir Damokles Kılıcı gibi asılı duran devletin Çevre Yolu Projesi, her gün bir doğal – arkeolojik sit alanının imara açılması ve takibi neredeyse imkansız onlarca ÇED gerekmez-olumlu kararlarına karşı TMMOB İlçe Temsilciliği, Bodrum Kent Konseyi, Muçep Bodrum Meclisi olarak bizler bir avuç insan karşı durmaya çalışıyoruz.
Son günlerde Egenin en büyük beton santrali denilen Yalıkavakta meraya kurulan kaçak Sarıay beton için yıkım kararı alınması Meclisimizin başarısıdır. Yine yarımadada büyük ekolojik talan ve hukuksuzluk örneği uygulamaların ulusal basında yer alması, kamuoyuna duyurulması yine Meclisimiz gönüllüsü arkadaşlarımız ve kıymetli basın görevlilerinin sayesindedir.
Hava, su, toprak, emeğimiz, ekmeğimiz, özgürlüğümüz, tüm canlı yaşam, örgütlü bir kötülüğün saldırısı altında…
Sonuç olarak;
Muçep ve Muçep Bodrum Meclisi olarak bölgemizin tüm duyarlı kamuoyunu ekolojik yıkıma – ekokırıma karşı mücadelenin, aynı zamanda Anayasal demokratik hukuk devletini savunmak olduğu bilinciyle dayanışmaya davet ederiz.
MUÇEP BODRUM MECLİSİ EŞ SÖZCÜLERİ
BİGE KARAN / NİHAT GENCOSMAN
PROGRAM
19 Nisan Cumartesi:
Yer: Bodrum/Datça Feribotu önü
Tekne Hareket Saati: 12.00
İstikamet: Tavşanburnu/Gerenkuyu/Yalıçiftlik
20 Nisan Pazar:
Yer: Turgutreis Sabancı Kültür Merkezi Salonu
Saat: 10.00
Gündem: Muğla ve Bodrum’daki dağa tahribatları ve verilen mücadelelerin sunumu